- el açıklığı
- el açıklığı sohne pl (cömertlik) Großzügigkeit f
Sözlük Türkçe-Almanca kompakt. 2015.
Sözlük Türkçe-Almanca kompakt. 2015.
göz açıklığı — is. Gözü açık olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
zihin açıklığı — is. Doğru düşünme gücü, zihin berraklığı … Çağatay Osmanlı Sözlük
açıklık — is., ğı 1) Açık olma durumu, aleniyet 2) Uzaklık, mesafe 3) Bitki örtüsü olmayan, çıplak yer 4) Boş ve geniş yer 5) Bir yerin uzaklara kadar bakılabilecek ve bakanın içinde ferahlık doğuracak durumda olması Kırlardaki açıklık insanı dinlendirir.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aralıklı — sf. 1) Birbirine bitişik olmayan, aralarında açıklık bulunan 2) Dizgide kelimeler, harfler veya satırlar arasında açıklığı olan, espaslı 3) zf. Kesik kesik … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayarlı pense — is., tek. Vida, cıvata ve musluk aksamını sıkıştırmak amacıyla kullanılan, ağız açıklığı ayarlanabilen özel alet … Çağatay Osmanlı Sözlük
baraj mesafesi — is., sp. Serbest atış sırasında, atış noktasından baraja kadar belirlenen nizami ara açıklığı … Çağatay Osmanlı Sözlük
dalyan sepeti — is., den. Dalyanın denizden yana olan dip tarafındaki açıklığı kapamak için kullanılan büyük sepet … Çağatay Osmanlı Sözlük
ferahlık — is., ğı Ferah olma durumu, genişlik, gönül açıklığı Bir başkasına acıyabilmenin üstünlüğünü duymuş olmanın ferahlığı ile uzaklaştı. H. Taner Birleşik Sözler gönül ferahlığı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ferahlık duymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ikbal — is., li, Ar. iḳbāl 1) Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu Siyasi ikbal veya nikbet yellerine göre yön alan bir huy sahibi olduğunu bilirdim. Y. K. Karaosmanoğlu 2) tar. Odalık 3) esk. İstek, arzu Çaya ikbal yok mu?… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapamak — i 1) Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı. H. E. Adıvar 2) Hava bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak 3) Bir şeyin görünmesine engel olmak Bu yapı… … Çağatay Osmanlı Sözlük